fıtır sadakası

Fitre sadakasını kimler vermelidir? Fitre ne zaman verilir?



Sadaka-i fıtır, Ramazan-ı Şerîf'in sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisâp miktârı (80.18 gr. altın veya ona denk miktarda) bir mala mâlik bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır.

Zekâtın farz olmasından önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur. Sadaka-i fıtır, orucun kabulüne, ölüm ânının sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır. Bu cihetle sadaka-i fıtır, insânî bir vazifedir.

Her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için Sadaka-i fıtır; fitre vâciptir.

Büyük çocuğunun ve zengin olan çocuğunun fitresi babasına vâcip değildir.

Fıtır sadakasını (fitreyi) kimlere vermek daha sevaptır?



Fıtır sadakasını fakir olan Müslümanlara vermek lazımdır. Fakir olan akrabayada verilir.Ancak akrabalar arasından da amca, hala, dayı, teyze gibi akrabayı tercih etmelidir. Bunlardan sonra diğer salih kimselere, fakirlere ve talebe-i ulum'a (Kur'an ilmi okuyan talebelere) vermek daha sevaptır.

Cenab-ı Hak, müslüman olan fakirlere verilen sadakaya 70 katı sevap verir.
Akrabanın içindeki fakirlere sadaka verenlere 700 katı sevap verir.
Ancak ilim(kuran ilmi) tahsil eden talebe-i ulum'a verilen sadakaya 700 bin katı sevap ihsan eder.Ve talebe-i ulum'a sadaka veren kimseyi de o talebenin okuduğu ilmin sevabına ortak kılar.

2013 senesi fitre bedeli ne kadar?



Sadaka-ı fıtır yani kişi başı verilecek olan fitre, kişinin kendi yediği yemeğin ortalamasına göre iki öğün yemek parası olarak verilir.

Sadaka-ı fitre'nin bu sene diyanet tarafından belirlenen asgari fiyatı; 9,25 tl'dir. Ancak bu miktarı herkes kendine göre ölçü almaması gerekir.

Zira kimi sofrasına üç çeşit koyuyorsa kimisi de 5 çeşit, kimisi de 10 çeşit yiyecek koyar. Fitre deki şer'i ölçü: kişinin ailesine yedirdiği yemeğin ortalamasıdır. Fitrenin fazlası için bir ölçü yoktur.

Biraz Açlık, Daha Çok Takva: Oruç



İslam’ın emrettiği bütün ibadetlerin sebep ve gayesi “takva”yı kazanmaktır. Oruç da bunlardan biridir. Oruç kavramından “takva” unsuru çıkarıldığında, elde kalan yalnızca bir aylık açlıktır. Geleneksel bir davranış olarak, ya da bir takım kişisel gerekçelerle katlanılan bir açlık.

Orucun farz kılınışını bildiren ayet şöyledir:“Ey iman edenler! Sizden önceki (ümmet)lere farz kılındığı gibi oruç, -korunasınız/takvayı elde edersiniz diye- size de farz kılındı.” (Bakara/183) Ayetin “takvayı elde edesiniz diye” şeklinde biten son kısmı, orucun gayesini bildirmektedir.

Takva, Allah’a ve O’nun buyruklarına karşı kalpteki derin hassasiyettir.

Takva sahibi olmak, Kur’an’ın hidayetinden faydalanabilmenin de şartıdır. Allah, Bakara Suresi ikinci ayette, “içinde hiç bir şüphenin bulunmadığı bu kitap, takva sahiplerini hidayete ulaştırır” buyuruyor. Anlaşılıyor ki İlahi Kitabın hidayet nurlarından faydalanmak isteyen herkes, takvayı elde etmek zorundadır. O hassasiyeti kalbinde hissedebilmenin yoluna girmekle mükelleftir.